11 Aralık 2009 Cuma

it's a boy!

gisele ve tom brady'nin bebeği doğdu. it's a boy! neden mi bu kadar sevindim? çünkü aslında banu'nun söylediği de doğru tabi ama birazda bu iki fevkaledenin fevkinde insanın kızları güzellikte bizi biraz daha depresif hale sokabilirdi, ondandır sevincim:)

6 Aralık 2009 Pazar

you're too old for this

beni biraz utandırıyorsun ama yine de sana inanmaya devam edeceğim. sevgili eşin senenin 6 ayını ayrı geçirecek olmanız gerçeğini, seni artık çirkin ve komik bir adam haline sokarak (böylece sorunsuz) geçiştirmeye çalışıyor! wake up!

24 Kasım 2009 Salı

i love ur shoes

ayakkabılarının gölgesinde kalıyorsun

15 Kasım 2009 Pazar

mavi senfoni

eserleri dünyanın 64 müzesinde yer alan ressam burhan doğançay'ın başyapıtı ''mavi senfoni'', antik a.ş. tarafından düzenlenen 'çağdaş sanat eserleri'' müzayedesi'nde, 2 milyon 200 bin tl'ye satıldı.

trendometre



yaprak gördü mü acaba bunları? gördüyse kesin çok sevmiştir benim gibi. the sartorialist yine harikalar çıkarıyor.

juicy

alırsam başım kesin belaya girecek. rahat durmak lazım. yere basmak lazım. ama bunlarla!

winter


biri gidecek diğeri gelecek. hazır mısınız?

"2012"

tabi eğer bir biletin 1 milyar euro olduğu gemiye yüzlerce bilet alırsan o zaman ne oyuncu ne senaryo için paran kalır. sevgili roland emmerich gönderdiğiniz mesajlara bayılan bir tek kişi oldu aramızda o da 10 yaşındaydı. bilesiniz.

hedef!



ya yapmayı ya da yemeyi öğreneceğim bunları!

lanvin


bunlardan edinmek gerek. sezondan en çok beğendiğim parçalar bunlar ama alsam da yine düz ayakkabılarımı giyecek, yeni sezonu yine düz ayakkabılarımla, babetlerim veya oxfordlarımla karşılayacağım sanırım.

14 Kasım 2009 Cumartesi

coco avant chanel

kimine göre "stairway to heaven" bu merdivenler. coco chanel'i bir de gabrielle olarak tanımak için filmi mutlaka izleyin.

kennedy curse

irlanda kökenli olan ve amerikan siyasetine renk getiren Kennedy ailesinden son kayıp olan edward moore "ted" kennedy öldüğünde kullanmak istemiştim bu fotoğrafı. atlamışım. ama "2012" de beyaz sarayın üzerine düşen savaş gemisi uss john f. kennedy'yi görünce beni gülümsetti bu durum ve onları görmek istedim.

The City


kızlar eğer gossip girl artık saçma geliyorsa the City mutlaka denenmeli. whitney port,blake lively'den çok daha gerçek. trust me.

5 Kasım 2009 Perşembe

i love u man

Chris bosh 2.0 hem çok iyi bir sporcu hem de tanıyabileceğiniz en yaratıcı insanlardan biri. yaptığı yorumlar,çektiği klipler ve belgeseli birer harika. hem bir raptor hem bir aziz.

keşke..

ama ben seni kurallara göre oynarken seviyorum sanırım. keşke sexy birşeyler yapma ihtiyacı duyup böyle bir kapak fotoğrafı denemeseydin. seni stil sahibi klas bir kadın olarak seviyorum. yeni dudaklarını geçtim. eldiven senin kolunu benim gözümü aldı.

3 Kasım 2009 Salı

i adore her


son günlerde aldatmalar boşanmalarla ilgili yeterince yazılıp çiziliyor. bu fotoğrafı yayınlama sebebim bu değil. kızla david beckham arasında bir ilişki falan yok. sadece los angeles lakers maçında yanyana koltuklara denk gelmiş iki insan onlar. asıl konu hiç ucuz olmadığını bildiğimiz o koltuklara üzerinde yırtık jean (ve resimde görmediğimiz converse ayakkabılarıyla) giden bu güzeller güzeli, takdir edilmek ve ön sırada oturmak için zevksiz cavalli kıyafetlere ve bütün gün süslenmeye gerek olmadığının kanıtı.

listen

mevcut listenize ulaşamıyor musunuz?deneyin pişman olmayacaksınız. please try

2 Kasım 2009 Pazartesi

Herhalde giden,gören herkes tavsiye ediyordur. Bir de ben tavsiye edeyim ama sevgili Mehmet Tez kadar edemem. Ziyaret edin.

Burning Man


İtiraf: Gidenlerden çok dinledim,çektikleri resimleri gördüm,duyduklarımla anlamaya çalıştım.
Durum: Hala gitmedim,gidenlerin çektiği resimlere hayran hayran bakmaya devam ediyorum,gitmiş kadar olamıyorum.
Sonuç: Gelecek sene galiba yine gidemeyeceğim.

Dear Daria,

Inez van Lamsweerde & Vinoodh Matadin'in objektifinden Daria Werbowy. Japon Vogue-Kasım 2009. İstemeden sansür uyguladığım diğer fotoğrafların peşine düşmenizi tavsiye ederim.

Dior


Bu kış budur. İnternette gezinmeyi bu yüzden seviyorum. Pek çok güzel adrese denk geldiğim için çok şanslıyım. Aslında eminim Yaprak,Melis yada Banu bunu benden çok uzun zaman önce keşfetmişlerdir ama olsun kendim bulduğum için sahiplendim biraz. Eğer siz kendi gezinme listenize eklemek isterseniz adresi şudur. Sevgiler

En Tus Brazos

Eğer bulabilirseniz mutlaka izleyin. Fransız yapımı bir İspanyol animasyon film. Tango ve birbirlerinden asla vazgeçmeyen bir çiftin hikayesi. Kaderin cilvesi trajik bir kaza ile tekerlekli sandalyeye mahkum olan kocasına destek olan bir kadın. "Don't stop, hold me tight"

pogonophobia?

sakal fobisi

you're doing it wrong.

gördüğüm en ilginç ve yaratıcı cadılar bayramı kostümü ama gerçekten bazı şeyleri yanlış anlamış:)

men!

Lawyer: "What was the first thing your husband said to you when he woke that morning?"
Witness: "He said, 'Where am I, Cathy?'"
Lawyer: "And why did that upset you?"
Witness: "My name is Susan."

27 Ekim 2009 Salı

1.88'lik Eva


LONDON FOG onları uygun görmüş,çok iyi etmiş ama sanki Eva o mini-latino havasından uzaklaşmasa mıymış acaba?

ben başka birşey mi gördüm?

Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu, Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde yaşanan olaylar nedeniyle iki kulübü ve sarı-lacivertli takımın Brezilyalı futbolcusu Fabio Bilica'yı Disiplin Kurulu'na sevk etti..yorumsuz kalacağım için bu resmi tercih ettim ama yine de yorumsuz olamamış oluyorum..

oldy but goldy

ne demeli ne yazmalı bilemedim.. yorumsuz vereyim istedim.. sartorialist göz zevkiniz için hayranlık uyandıran fotoğrafları ile şurada sizleri bekliyor

lanvin vitrini.. bizde böyle şeyler var mı?

buna benzer bir uygulamayı mudoconcept istinyepark vitrininde görmüştüm.. ortası yok sanırım bu işin..
bu fotoğrafı şurada gördüm

3 Eylül 2009 Perşembe

Detox


Detox'la tanışmamız bundan 3 yıl önce bir nisan ayında hayatımdaki pek çok şeyden kurtulmak amacıyla başladığım genel temizlik çerçevesinde oldu. Gereksiz şeyleri atarken,varsa vücuttakileri de atalım mantığıydı yani. Ama öncesinde birazcıkta olsa bir araştırma yapmaya üşenmiş olmamı ise o dönem sahip olduğum ruh halime bağlamak istiyorum.

Bu işi yalnız başıma yapamayacağımı düşünerek yakın arkadaşım banu'yu (ki bir sigara tiryakisidir) kandırmak yolu ile yancı olarak alıp sabahın körü 6 uçağı ile bodrum yolcusu olduk. Havaalanında buluştuğumuzda zaten uçağı kaçırmak üzere olduğumuzdan Mado'da kahvaltı etme hayalimiz de düğünlerde göğe bırakılan balonlar misali kayboldu. Neyse uçakta kahvaltı ederiz diye birbirimizi kandırırken ikimizde uçak havalanmadan derin uykuya dalacağımızı biliyorduk ki ayne öyle oldu. Güzeller güzeli bir steward bize "koltuklarınızı kaldırırmısınız" dediğinde önce ne dediğini anlamaya çalıştık ardından otomatik olarak koltuklarımızı dik pozisyona getirdik ancak midemizden gelen sesle irkilerek gülmeye başladık. Banu "Burcu ben kahvaltıdan vazgeçtim ama bana türk kahvesi bulmazsan külahları değişiriz" dedi ki ben bu cümleyi Mado hayali suyu düştüğü andan itibaren bekliyordum zaten. Tesise gittiğimizde güzel bir kahvaltı edeceğimize olan inancımı kendisiyle paylaştıktan sonra bizi bekleyen araca bindik. Yol bildiğiniz üzere uzun,bizse sanki soğuk duşla yataktan fırlamış kadar uyanık olduğumuzdan başladık bizi nelerin beklediğine dair beyin fırtınamıza. İşin ilginç kısmı bir önceki akşam "avrupa yakası"nda detox meselesinin işlenmiş olmasıydı. İkimizinde en büyük endişesi yanımıza aldığımız bavullardaki klasik bodrum seyahati kıyafet seçenekleri yelpazemizin pekte akıllıca olmadığıydı. Çünkü muhteşem espri makinesi tapılası kadın zeki insan Gülse Birsel detox merkezi hikayesini esir kamplarına en yakın benzetmelerle izleyiciye sunmuş yine herzamanki gibi ve herzaman ki gibi bizleri gülmekten kırıp geçirmişti. Biz iki saf arkadaş dizide görüp gülmekten yere düştüğümüz tek tip kıyafet,odalarda bulunan çikolata ambalajına verilen ceza,tesisten kaçmaya çalışan karakterler ve detox eziyeti sohbetlerinin tamamıyla espri olduğunu düşünmüştük. Oysa ki rezervasyon yaptırmadan hemen önce başlayan büyük yanılgımızın birkaç dakika sonra mekana vardığımızda acı bir şekilde bizi sırtımızdan vuracağını hatta yere düştüğümüzde bir tekme daha atacağını görecektik.

Evet kısaca Detox'a ulaşma hikayemiz bu şekilde özetlenecek olursa şimdi dilerseniz tesise ulaşmamızla başlayan ve benim "the Detox" adını vereceğim asıl hikayeye giriş yapalım.

Resepsiyon:

-Merhaba Burcu hanım merhaba Banu hanım hoşgeldiniz,


-İyi günler,hoş bulduk


-Odanız hazır,bunlar oda anahtarlarınız,bu haftalık programınız bunlarda hoşgeldiniz içecekleri.


-ımmm..şey,ne bu acaba?


-Çim suyu ve havuç suyu efendim. Bunlarda haplarınız.


-Şey..harika ama biz sabah kahvaltı edemedik restoran ne tarafta acaba?


-Burada restoran yok burcu hanım hatta mutfak bile yok sadece juice barımız var.


-aaa..ee..peki,neyse banu en azından kahve içersin tatlım


-eee, şey burcu hanım kahve ve çay yasak efendim.


veee bu noktada banu'yu artık tutamaz duruma geldim.


-aaa..ama ben sabah sigaramı bile içemedim daha, neyse odaya gidelim orada içerim.


-Şey..tesisimizde sigara yasak banu hanım


-Efendim?nasıl yani?hiç mi içemeyeceğim sigara 5 gün boyunca?


-Evet efendim, detox'un en iyi etkiyi göstermesi için bütün bunlardan uzak durulması gerekiyor.


-aaa..ama mümkün değil,neyse peki ama bari hemen şurda kapının dışında bir sigara içeyim


-Malesef buna da izin veremeyiz efendim


Nasıl yani kendi isteğimiz ve paramızla kendimizi hapishaneye mi soktuk biz şimdi?ah..zaten banu bana öyle bir baktı ki hapishane benzetmesi az kalacak sanırım.


-hmm..peki, biz odamıza geçelim bari.


Bilseniz bizi odamıza götüren o kısacık yol nasıl uzun geldi bana. Banu hiç ağzını açmadı ama sigarasız duramayacağını,en azından beni yemeye çalışacağını bilen biri olarak hemen oradan kaçmak birkaç metre mesafedeki Palmira'nın havuzunun sularına atlamamak için kendimi zor tuttum.

Ama yapmadım,yapamadım tahmin edersiniz ki. Neyse bu oyalanmalar ve odaya yerleşme dakikalarının hemen sonunda kapı çaldı ve ikinci öğünümüz olan haplarımız geldi. Bunlardan gün içinde tatsız meyve suları eşliğinde kez daha alacağımızı duyunca çocuklara


-Ama biz açız dedik,


-Çorbamız var! dediler,


Koşarak bar kısmına gittik. Hemen çorbalarımızı sipariş ettik ve gördüğümüz manzara karşısında beynimizden vurulmuşa döndük. Aman tanrım o neydi öyle? Çorba desen çorba değil,su desen su değil! Bol limon ekleyerek tatlandırdık bol baharatla renklendirdik ve içtik bize verilen şeyi. Açlıktan mı yoksa umutla mı bilmem ama içtiğimiz şey hoşumuza bile gitti. Elimizde çorbalarımız tesisi gezmeye başladık.Önce havuz kenarında güneşlendik ve bazı şeyleri farkettik. Birincisi kıyafet birliğiydi(zorunluluğu demeyelim akıllı insanların günlerini tesis içerisinde daha kolay geçirmelerini sağlayan bembeyaz bornozlar diyelim) ertesi gün bu birliğe katılmaya karar verdik. İkincisi gün içinde nerede olursanız olun çocukların sizi bulup içirdiği haplar ve meyvesuları ile günün geçmeyeceği ve bununla ilgili birşeyler yapmamız gerektiğiydi. Ve hemen odalarımıza gidip üzerimize birşeyler giydikten sonra tesisin arka bahçesinden yürüyüşe çıkma bahanesiyle kaçıp nisan ayında Türkbükü'nde açık olan tek bakkaldan (yaptığımız işe ayıp olmasın diye) yulaflı bisküviler aldık. T-shirtlerimizin içine saklayıp otele döndüğümüzde,yolda abartı olduğunu düşündüğümüz bütün "Avrupa Yakası Detox Kampında" senaryosunun aslında gerçek olduğunu farkettik. Bisküvilerimizi odamızdaki kasaya sakladıktan sonra 90 dakikalık masajlarımızı aldık. Sonra odamızda biraz tv seyretik sonra biraz yoga yaptık. Günün sonunda ilk gün değerlendirmesini yaptığımızdaysa açlıktan mı yoksa çorbadan mı?bodrumdan mı yoksa yorgunluktan mı?masajdan mı yoksa yogadan mı? Gün içinde içtiğimiz sulardan mı yoksa acil durumda bisküvilerimiz olduğunu bilmekten mi bilinmez ama mutlu ve huzurluyduk.


Buna benzer 5 gün sonunda tertemiz! ve beslenme konusunda daha bilinçli iki kadın olarak çıktık oradan. Bavullarımızda hiç dokunmadığımız bisküvilerimiz (çünkü utançtan çöpe bile atamamıştık) ve hiç giymediğimiz kıyafetlerimizle. O günden sonra 3 kez daha uyguladım Detox programını. Bu sabah 4. bitti takdirname ile ayrıldım tesisten.


Sonuçta zararını görsem yapacağım bir uygulama değil. Yukarıda anlatırken abartılı bir tarz kullandığımı ve bazı detayları atladığımı itiraf ediyorum ama sağlıklı bir yaşam için insanın elinden gelen herşeyi denemesi gerektiğini ve hayatta sadece zamanı ve sağlığı satın alamadığımızı hatırlatmak isterim.